TARİH, BİR KEZ DAHA YENİDEN YAŞANIYORDU
YIL, 741'di. Göktürk İmparatorluğu'nun, İlteriş Kutluk Kağan önderliğinde Çin boyunduruğundan kurtularak ikinci kez egemenlik dönemine girmiş olmasından bu yana 60 yılı aşkın bir süre gelip geçmişti.
(680-741)
İlteriş Kutluk Kağan'ın ölümünden sonraki dönemlerde, Kapağan Kağan ve Türk Bilge Kağan gibi imparatorların hüküm sürdüğü yıllarda, 552-630 yıllarını kapsayan dönemlerden daha büyük ve daha ileri düzeylerde sosyal, kültürel ve ekonomik aşamalara ulaşılmıştı. Ancak her alanda üstün bir gelişim sağlanmış olmasına rağmen, Uygurlar ve öteki Türk boyları örneği bir eğilim ve tutum içine girerek yabancı tutkuları benimseyen kağan soyunun, ulusal benliğinden kopup amaçtan uzaklaşmaları sonucunda, imparatorluk ve ulusal varlık bir kez daha tehlikeli sarsıntılarla karşı karşıya kalıyordu.
Türk Bilge Kağan'ın oğlu Bilge Kutluk Kağan'ın öldürülmesi üzerine kağanlık tahtına çıkarılan Penge Kağan da, kısa bir süre soma öldürüldü.
(741-742)
Göktürk ülkesi, şimdi, baştan sona büyük ve önünde durulmaz kargaşanın içine düşmüş sürükleniyordu. Bir yanda, imparatorluğa bağlı tüm ülke toplumları art arda başkaldırırken, öte yanda kağan soyu birbirini yok ediyordu.
Türk töresi (yasası) unutulmuş, Türk amacı (ülküsü) hatırlanmaz olmuştu. Göktürk tahtında kağan barınamıyordu. Penge Kağan bir yılı doldurmadan öldürüldü. Yerine Süyen Kağan geçti.
(742-753)
Süyen Kağan da bir yılı doldurmadan öldürüldü. Yerine Özmüş Kağan geçti. Hemen onu da öldürdüler. Bu kez yerine Peymen Kağan geçti.
(744-745)
Göktürk imparatorluğu tahtına, bundan böyle bir başka kağan gerekmeyecekti. Çünkü her şeyin sonu gelmişti artık. Göktürk İmparatorluğu, şimdi ülkesi, ulusu ve tüm toplumlarıyla birlikte, yokluk çizgisi üstünde sallanıyordu. Bu dönemde, tarih bir kez daha yeniden yaşanacaktı.
Türk Bilge Kağan'ın, Orhun dolaylarına diktirmiş olduğu yazılı taş anıt üstündeki söz dizilerinde buram buram tüten o eşsiz ruh ve vicdandan yana kimse kalmamıştı. Oysa aradan daha 10 yıl bile geçmemişti.
"...Türk Budun, yeter, kendine dön!
Bir kez daha yanılacak olursan, batıp yok olacağını, ben bu taşa yazdım. Bu yazdıklarımı okuyarak, ne yapman gerektiğini öğren ve öyle yap!... "
Havada dalga dalga yankılanan bu sesi duyan yoktu.
Çinliler, kuzeylerindeki büyük Göktürk İmparatorluğu'nun batış çizgisi üstünde sallanıp durduğu bu dönemde, yüzyıllardır Çin potasında Çinlileştirdikleri Uygurları, Basmilleri ve Karlukları, Göktürk İmparatorluğu üstüne saldırıya geçirdi.
(742)
Göktürk orduları, kısa sürede yenik düştü. Saldırgan Uygurlar, ülkenin her yönünü ele geçirdiler. Dağılan Göktürk ordularının yerine umutsuzca direnen küçük birlikler dağlara çıkmış, büyük düşman güçlerine karşı koymaya çalışıyorlardı.
Daha sonra, bu küçük direniş güçleri de yok edildi. Göktürk İmparatorluğu, bir daha dirilmemek üzere tarihe gömüldü. "Türk" adı çevresinde yücelmiş, egemen olmuş bir yüce ulus, Göktürk ulusu, adı sanı kalmamacasına yok oldu. Sonucu sezinleyip daha önce göçebilenler, kaçıp kurtulanlar, sonu belirsiz bir geleceğe yönelerek, Ön Asya'ya doğru gitmekteydi.
(745)
Türk dünyası bu ulusal felaketin acısını, çok sonraları daha derinden duyacaktı.
Kültürel, sosyal uygarlığın, benzersiz bir savaş gücünün, erişilmez bir ulusal bilincin kaynağından kopup dağları ve denizleri aşarak geldiklerini bilmeyenler, onları çağların ötelerinden, tarihin dışından gelen adsızlar sanarak, bir yanma Yörük, bir yanma Türkmen diyeceklerdi.
Kaynakça
Kitap: GÖKTÜRK İMPARATORLUĞU TARİHİ
Yazar: ALİ KEMAL MERAM