GÖÇEBE YERLEŞİK ÇATIŞMASI
1865 yılından önce Uzunyayla, Pınarbaşı, Sarız ve Zamantı çevresi Avşarlar'ın yaylaklarıydı. Avşarlar, yaklaşık 300 yıl kadar buraları yaylak olarak kullanmışlardır. Her yıl nisan ayından itibaren Toroslar'ı Güney'den tırmanan Avşar göçü develeriyle, atlarıyla, hayvan sürüleriyle belli yerlerde konaklayarak yaylalara çıkarlardı. Bu bölgelerde sayıları 26'ya varan bir aşiret ve aile topluluğu görülmektedir.
Kışlak yurt olarak da; Tecirliler; Osmaniye, Haruniye-Düziçi bölgesinde; Ceritler, Ceyhan Nehri'nin sol kesimindeki 14 köyde; Fettahlılar, Bahçe, Düziçi, Osmaniye'de; Kaypakoğulları Osmaniye yöresinde; Bozdoğanlar Kadirli bölgesinde; Reyhanlı ve Mürseloğulları Kırıkhan, Hatay'da; Menemenci oymağı Karaisalı yöresinde kışlarlardı.
Avşarlar ise Kozanaltı'ndan Misis'e kadar olan bölge onların kışlak yurduydu. Bununla birlikte; "En zorlu aşiret Avşar aşiretiydi. O, Çukurova'da canının istediği yere konabilirdi. Önüne geçen olmazdı."
Yaylalarda da kışlalarda da Avşarlar diğer Türkmen oymaklarıyla, özellikle Ceritler, Tecirliler, Bozdoğanlar ila komşu ve dost olarak yaşarlardı. Bu oymaklar birbirlerinden kız alıp kız verirlerdi. Düğünlerde, bayramlarda karşılıklı buyur edilir, oymak ve oba ileri gelenleri özel şölenler düzenlerlerdi.
Bütün bunlara karşın, zaman zaman bu Türkmen oymakları ve obaları arasında çatışmalar, zorlu kavgalar da olurdu. Bazen bu oymaklardan birkaçı birleşir öteki oymağa saldırırlar; onları yaylasından, kışlasından kovarlar, mallarını yağma ederlerdi. Kimi kez de yenilen oymak ya da oba birkaç yılda kendilerini toparlar, aynı hareketi karşısındakilere yinelerlerdi.
Bu kavgaların izlerini Dadaloğlu'nun şiirlerinden izlemek mümkündür.
Fakat asıl önemlisi bu oymakların, özellikle de Avşarlar'ın yerleşik halk üzerindeki baskısı oldukça büyüktü. Avşarlar, yaylalara çıktıkları zamanlar yöredeki köylere, beldelere baskınlar düzenleyerek "vur-kaç" yaparlardı.
"Vur-kaç"larda Avşarlar, yerleşik halkın büyükbaş, küçükbaş hayvan sürülerini kaçırdıkları gibi, bazen de "yükte hafif, pahada ağır" eşyalardan ne varsa alıp götürürlerdi. Ayrıca çok sayıda hayvan besleyen bu aşiretlerin sürüleri ekinlere, tarlalara, bağlara ve bahçelere zarar verirdi.
Öyle ki sık sık meydana gelen bu olaylardan yerleşikler bıkmışlar, korkmuşlar; bir köyden ötekine, bir ilçeden ötekine gidip gelemez olmuşlardı. O zamanın fermanlarına da yansıyan yaygın deyimiyle "evlerinden taşra (dışarı) çıkacak halleri kalmamıştı."
Bu baskılardan bıkan yöre halkı, durumlarını anlatan çok sayıdaki arzuhaller (dilekçeler) ta İstanbul'daki padişahlara kadar götürüldüğünü sık sık çıkarılan padişah fermanlarından anlamaktayız.
İşte bu fermanlardan birinde şunlar anlatılmaktadır:
"Recepli Avşarları'nın Rakka'ya iskan edilmelerine dair.
Kayseri'ye ve Develü ve Yahyalu ve Göstere (Tomarza bölgesi) ve İncesu ve Zamantı kazaları ahalileri arzuhal idüp sen ki...lakin cemaat-i mezbure (adı geçen cemaat) halkının kemali isyanları ve tuğyanları (azgınlıkları) olup, bunlar kasaba ve kuralarından (köylerinden), taşra (dışarı) çıkacak halleri kalmayup mürür ve ubur idenlerin (gelip geşenlerin) mallerin gasb u garet (zorla alma ve yağmalama) ve hayvanların sürüp cevr ü teadilerinin (haksızlık edip inciterek)...
Eşkıya-yi mezburenin (adı geçen eşkiyanın) her ne tarikle (yolla) olursa olsun mukaddema (girişte) fermanım olduğu veçhile mahalli memurlarına iyva ve iskan ile (yuva-ev veyerleşmeyle) şerr ü mazarratların (zararlarının) fıkara üzerinden def ü ref'e (savup kaldırarak) Ferman-ı alişanip sadır olmuştur." Fi Evvaliz 1143(1730)
Kaynakça
Kitap: AVŞARLAR VE DADALOĞLU
Yazar: Ahmet Z. Özdemir