XVIII. ASRIN BAŞLARINDA KAYSERİNİN SOSYAL DURUMU
Bu tebliğde 1700-1730 seneleri arasında Kayseri'de sosyal durum ele alınmıştır. Konu hazırlanırken Kayseri Şer'iyye Sicilleri ve arşiv vesikalarından istifade edilmiştir.
Kayseri, Anadolu'daki doğu-batı, kuzey-güney istikametlerinden gelen tarihi, askeri ve ticari yolların kesiştiği bir yerde kurulmuş olmasından dolayı, tarihin ilk çağlarından beri bilinmektedir. Tarih boyunca Anadolu'da kurulan birçok devletin önemli merkezi olduğu gibi Türklerin Anadolu'da hakim olmasından sonra da önemini korumuştur. Selçuklular zamanında Orta Çağ tarihinin en parlak devrini yaşamıştır. 1515 senesinde kesin olarak Osmanlı hakimiyetine girmeden önce, Anadolu Türk toplulukları arasındaki mücadelelere sahne olmuş ve Timur'un Anadolu'daki askeri faaliyetleri sırasında da zarar görmüştür. Anadolu'da Türk birliğini kurmak için mücadele eden Karamanoğulları Beyliği'nin 1467 senesinde Osmanlılar tarafından ortadan kaldırılmasıyla, Osmanlı Devleti'ne dahil olmuştur. Ancak, Anadolu'da bir müddet süren Osmanlı-Memluklü ve Osmanlı-Safevi mücadeleleri sebebiyle bölgede Osmanlı hakimiyeti tam olarak kurulamamıştır.
Kayseri, 1515 senesinde Osmanlı hakimiyetinin tesis edilmesinden sonra da süratle büyümüş ve gelişmiştir. 1515-1594 seneleri arasındaki gelişmeleri müteakip, Anadolu'da Bursa'dan sonra ikinci büyük şehir haline gelmiştir. 1500 senesinde 37 mahalle olan şehir 1583'te 72 mahalleye ulaşmıştır. Aynı dönemde şehrin nüfusu da 1848 haneden 6015 haneye yükselmiştir. Osmanlı Devleti'nde 1585'ten itibaren başlayan iç karışıklıklar (Celaliler) ve dünya ticaret yollarının Akdeniz dışına çıkması gibi önemli gelişmeler, Osmanlı Devleti'nin bütününü etkilediği gibi Kayseri'yi de menfi olarak etkilemiştir. XVIII. asır boyunca devam eden menfi gelişmelere rağmen, coğrafi gelişmelere rağmen, coğrafi konumu ve sosyo-ekonomik şartlarıyla az da olsa canlı bir şehir durumunu muhafaza etmiştir. XVII. asrın başlarına gelindiğinde ise, Kayseri ne Selçuklular devrinin parlak bir şehri ve ne de Osmanlıların XVI. asırda en çok gelişen şehirlerinden biri değildir.
Bilindiği gibi Osmanlı Devleti, XVIII. asrın başına gelindiğinde kurulmuş ve yükselme dönemlerindeki sağlıklı ve düzenli yapısını ve yaşantısını kaybetmiştir. Nitekim, XVII. asrın başlarından itibaren merkez teşkilatında meydana gelen aksaklıklar taşra idaresine de yansımıştır. Şer'i ve örfi idarecilerin yolsuzlukları halkın sosyal ve ekonomik hayatını menfi yönden etkilemiştir. Diğer taraftan devlet yetkilileri XVII. asır boyunca tedbirler almasına rağmen kötü gidişatı düzeltememişlerdir. Bu arada gelişen hadiseler yeni idari, mali değişmelere sebep olmuştur. Osmanlı taşra idaresinde Enderunlu dönemi bitmiş, mahalli yönetimde ayan ve eşrafın nüfuzu artmaya başlamıştır. Mali yapıda, iltizam usulünün yaygınlaşmasıyla mali kuvvetleri artan mültezimler ayanlara katılmışlardır. XVII. asrın sonlarına doğru ayanlar ve bazı mültezimler mütegallibeliğe başlamışlardır. Bu durum Anadolu'da asayişsizliğe sebep olmuştur. Yine XVII. asrın ikinci yarısında Anadolu'da başlayan Levendat hareketlerine, aşiretler de katılmışlar ve bütün bunlar idari, sosyal ve iktisadi meselelere sahip olmuşlardır. XVIII. asrın başında da devlet yetkilileri bu meseleleri çözmek maksadıyla idari, iktisadi, askeri birçok tedbirleri uygulamaya koy-muşlardır.
Bu çerçevede bu tebliğde XVIII. asrın başında Kayseri'deki sosyal durumu, bütün sosyal hadiseleri tahlil etmekten ziyade, 1700-1730 seneleri arasında meydana gelen sosyal hadiseler ve bunların neticeleri ortaya konulmuştur. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bu dönemde Kayseri'de meydana gelen sosyal hadiseleri belli başlıklar altında toplamak mümkündür.
a) Aşiretler,
b) Levendler,
c) Ayanlar ve mütegallibeler,
d) Yöneticilerin tavırları,
a) Aşiretler
XVII. asrın son çeyreğinden itibaren Osmanlı Devleti'ni uğraştıran en önemli meselelerden biri de aşiretlerin meydana getirdikleri asayişsizlik ve bunların önlenmesidir. XVIII. asrın başlarında bütün Anadolu şehirlerinde olduğu gibi Kayseri'deki aşiretlerin hareketleri büyük sosyal huzursuzluklara sebep olmuştur. 17001730 seneleri arasında Kayseri ve civarında yaşayan aşiretler arasında birçoğu şekavetlerde bulunmasına rağmen, bunların arasında bazı aşiretlerin şekavetlerinin boyutları ve neticeleri ön plana çıkmaktadır. Mesela Kozan bölgesinde Derbendçi olarak bulunan Danişmend Türkmenlerinden, Şarklı ve Kuşçulu cemaatleri ile Yeniil Türkmenlerinden Karagündüzlü cemaatine dahil ve Receplu Afşarına bağlı topluluklar gibi. -Bu arada, kronolojik bir yol takip edilerek, aşiretlerin meydana getirdiği sosyal huzursuzluklar ve neticeleri ele alınırken, aynı zamanda bu huzursuzlukları önlemek maksadıyla bölgedeki idarecilere gönderilen emirlerden ve alınan tedbirlerden de kısaca bahsedilecektir10. -Nitekim, 4 Haziran 1701 tarihinde, Adana, Sivas ve Konya civarında yaşayan konar-göçer Yörükan Türkmenlerinden Mamalu Cerit ve Pehlivanlı cemaatlerine dahil bazı topluluklar, Kayseri'nin Kırk-kaya köyü ve Sarıkaya mezraasına gruplar halinde gelip köylülerin mallarını gasp etmişler, ayrıca, köylülerden bazılarını da öldürmüşlerdir. Bu eşkıyalık hadiselerinden birkaç gün sonra 11 Haziran 1701 tarihinde, yine Kırkkaya köyü ve civarına başka bir Yörükan taifesinden; Günceli Bayadı'na dahil Kubad, Doğanlı ve Torbalı cemaatlerinden topluluklar gelmişlerdir. Bu topluluklar da köylüleri huzursuz etmiş ve halkın mallarına ve ekinlerine ziyan vermişlerdir. Köylüler durumlarını idarecilere bildirmişler ve tedbir alınmasını istemişlerdir. Yine aynı sene Kayseri'nin Develi ve Yahyalı kazaları arasındaki bölgede daha önceden beri yayladıkları anlaşılan, bu civarda "ziraat eden otundan ve suyundan istifade ede gelen" Bozdoğan taifesinden Karahacı cemaati, kendi yaylalarının dışına çıkarak, Yahyalı ahalisine ait olan yerlere kadar topluluklar halinde inmiş, "ziraatlerini fesad ve at katır ve akçelerini ahz" etmişlerdir. Bu bölge halkı Kayseri kadısına müracaat ederek, "hüccet ve fermanla" kendi yaylaları olan yerleri işgal eden, Yörükan topluluklarının buralardan uzaklaştırılmalarını isteyen şikayetlerde bulunmuşlardır13. Yukarıdaki belgeler ışığında 1701 senesinde Kayseri'de aşiretlerin önemli asayişsizliklere sebep oldukları görülmektedir. Nitekim, aynı sene, aşiretler Anadolu'nun birçok bölgesinde geniş çaplı asayişsizlikler ve düzensizlikler meydana getirmişlerdir. 18 Mayıs 1701 tarihinde Kayseri'ye gönderilen bir fermanda, Anadolu'da aşiretlerin meydana getirdikleri asayişsizliklerden geniş bir şekilde bahsedildikten sonra, Misis bölgesinde Derbendçi olan Danişmedlü Türkmenlerinden, "Şarklı ve Kuşçulu cemaatleri", Yeniil Türkmenlerinden Karagündüzlü cemaatine dahil Receplu Afşarı, İfraza tabi "Çakal ve Murçlu cemaatleri" ile Halep Türkmenlerinden "İncili cemaati" ile daha önce İçil ve Alaiyye'ye iskanları emrolunan Karahacılı cemaatinin yanlarında Rakka'dan firar etmiş bazı cemaatlerle beraber Kayseri'ye bağlı Yahyalı'ya gittikleri "mera ve yaylaları zabt" ettikleri, halktan bazı kişileri de katlettikleri belirtilerek bu çok kalabalık toplulukların fesatlarının önlenerek iskan yerlerine gönderilmeleri için Adana, Karaman, Konya ve Kayseri'deki idarecilere emir gönde-rilmiştir14. Yine 1703 senesinde, Kayseri'nin Salkım köyüne gelen bazı aşiret toplulukları köylülere zarar vermiş ve köyden bir kişiyi de öldürmüşlerdir15. Daha sonra 23 Ağustos 1708 tarihinde, Pehlivanlı cemaatinden topluluklar Kayseri civarında yolları keserek halkın mallarını gasp etmişlerdir. Bu topluluklar Osman adında bir kişiyi, "iki erkek ve bir dişi devesini gasp" ettikten sonra öldürmüşlerdir. 1 Ekim 1708'de İfraz-ı Zülkadriye'ye dahil ve Gerin köyünde oturan Hüseyin, yanında birkaç kişiyle Kayseri'nin Metkeniz (?) köyünden Mustafa'nın yolunu keserek yanındaki kıymetli eşyalarını gasp etmişlerdir17. 27 Kasım 1708 tarihinde ise Akçakoyunlu Türkmeni'nden olup Adana dolaylarında oturan Dursunlu cemaatinden Veli Abdi Ağa ve adamları Kayseri'nin Cırlavik köyünden Süleyman'ı öldürmüşlerdir. Yalnız, bu hadiseler küçük boyutlu görünmesine rağmen çevrede meydana getirdikleri yol emniyetsizlikleriyle ve yaptıkları gasplarla bölge halkında korku ve endişeye sebep oldukları anlaşılmaktadır.
Kayseri ve civarında birçok defa eşkıyalık faaliyetlerinde bulunan Receplu Afşarı, birçok defa Rakka'ya iskan edilmekle cezalandırılmışlarsa da iskanları mümkün olmamıştır. Nitekim Haziran 1711 senesinde, eşkıyalık yapan ve bölge halkına birçok zararlar veren Receplu Afşarı, 15000 kuruş "nezr" ile Zamantı bölgesine yerleştirilmiş, buraları "şen ve abad" etmeleri şartı ile Rakka'ya iskanlarından vaz-geçilmiştir. Ancak bu toplulukların, XVIII. asır boyunca eşkiyalıklardan vazgeçmedikleri görülmektedir. Zira, daha ileride yine bu aşirederden bahsedilecektir. Ayrıca, 30 Haziran 1711'de Horasan köyü dolaylarındaki çayırlarda konaklayan Danişmendlü Türkmenlerinden Suculu cemaati, Horasan köyünü basmıştır. 9 kadın ve erkeği yakalayıp, köyden birçok eşya ve deve gasp etmişlerdir. Bu toplulukların eşkıyalıklarının önlenmesi için Kayseri'ye emir gönderilmiştir. Aynı sene, yine Danişmendlü Türkmenlerinden Şereflu cemaati Kayseri civarında yol kesmekte ve adam öldürmekte iken bölgedeki halktan bazıları da aşiretlerle beraber olmuş ve vergi vermeyeceklerini bildirip, devlete karşı geldiklerini bildirmişlerdir. Ancak, bu hareketlerinden kısa bir süre sonra vazgeçen bu cemaatin haklarında verilen Rakka'ya iskan cezası da bir fermanla kaldırılmıştır. Tetkik ettiğimiz bu belgelerde aşiretlerin meydana getirdikleri asayişsizlik sadece Kayseri civarında kalmayıp şehrin merkezine kadar uzanmıştır. Devlet merkezine yazılan arzlarda durum açıkça görülmektedir. Hadiselerin, asayiş ve düzen bakımından en emin yerler olarak şehir merkezlerine kadar uzanmasında, 1711 Osmanlı-Rus Savaşı münasebetiyle ordunun harpte olmasının önemli sebep olduğu kabul edilebilir.
Kayseri civarında aşiretlerin meydana getirdiği hadiseler yaklaşık 9 sene, daha düşük çaplı hadiseler olarak kaldıktan sonra 1720 senesinde tekrar büyük boyutlara ulaşmıştır. 1720 senesi Aralık ayı sonlarında konar-göçer Türkmenlerin Kayseri ve Kırşehir arasındaki bölgede, yolları kesip insanları öldürdükleri ve mallarını gasp ettiklerinin merkeze yazılması üzerine bu Türkmen topluluklarının Rakka'ya iskan edilmesi için ferman çıkarılmış ve mübaşir gönderilmiştir. Kayseri'deki idarecilerin de bu mübaşire yardım etmeleri emredilmiştir. Aynı sene Danişmendlü Türkmenlerinden Şarklı cemaati de Kayseri civarında eşkıyalıklara katılmıştır. Bu topluluklar üzerine Yeniil Hassı Voyvodası Mustafa mübaşir tayin edilerek toplulukların Rakka'ya iskanları istenmiştir. Bu tedbirlerin ardından aşiretlerin eşkıyalıkları bir süre azalmıştır ise de daha sonraları yeniden şiddetlenerek başlayacaktır. 24 Temmuz 1727 tarihinde, kışın Bozantı dağlarında kışlayan yazları Erciyes Dağı etrafında yaylayan İmamkulu, Bahrilü ve Lekvanik Kürtlerinden Fasaklu cemaatleri, Kayseri'nin Köstere, Harmancık Develü, Karahisar ve İncesu civarındaki reayayı esir almış, mallarını gasp etmiş ve çocuklarına zarar vermişlerdir. Geniş bir alana yayılan bu aşiretlerin huzursuzluklarını önlemek üzere Develioğlu Mustafa adında bir görevli tayin edilmiştir. Develioğlu Mustafa, bu aşiretleri mağlup ederek bölgede sükunet ve huzur temin etmiştir. Gerçi geçici sükunetin arkasından 1729 ve 1730 senelerinde Halep Türkmenlerinden Akçakoyunlu cemaati ve Receplü Afşarı'na dahil topluluklar tekrar eşkıyalıklara başlamışlardır. Kayseri kadısına ve mütesellimine gönderilen fermanda, bu aşiretlerin halka yaptıkları zulümlerin önlenmesi istenmiş ve bu toplulukların Rakka'ya iskan edilmeleri ve yakalanan şakilerin kalebent yapılarak cezalandırılmaları bildirilmiştir. Alınan tedbirlere rağmen bütün Anadolu'da olduğu gibi Kayseri'de de XVIII. asır boyunca aşiretlerin eşkıyalıklarının önü bir süre daha alınmamıştır. Aşiretlerin meydana getirdiği huzursuzluklar, şehrin sosyal durumunu derinden etkilemiştir. Bir kısım insanların yer ve yurtlarını terk ederek, köylerden şehre veya köylerden köylere göçlere sebep olmuştur. Ayrıca halkın iktisadi bakımdan zayıflamasına yol açmıştır.
Kaynakça
Kitap: XII. TÜRK TARİH KONGRESİ
Yazar: TÜRK TARİH KURUMU